“Taşlara Kazınan Yahudi Kimliği”

500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi, 17. İstanbul Bienali'ne paralel etkinlik olarak ülkemizde yapılan arkeolojik kazılardan çıkan bilgiler ışığında Anadolu topraklarında Yahudi varlığının 2600 yıllık geçmişine ışık tutan bir sergiye ev sahipliği ediyor. Geçen yıl Zülfaris Sinagogu'nda kısa bir süre için açılan sergiyi 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi bünyesindeki Neve Şalom Kültür Merkezi'nde Kasım 2022 sonuna kadar ziyaret edebilirsiniz. “Taşlara Kazınan Yahudi Kimliği” başlıklı 3 asırlık bir tarihe dayanan serginin çıkışı ve hazırlık sürecine dair detayları serginin mimarı Çiğdem Öner'e sorduk. 

Ayberk Giray-ADİP, 17.10.2022
adip.anadolu@gmail.com


- Çiğdem Hanım, "Taşlara Kazınan Yahudi Kimliği" sergisinin içeriğinden bahsederek başlayalım.
“Taşlara Kazınan Yahudi Kimliği” sergisi MÖ V. yüzyıl ile MS 11. yüzyıl arasındaki zaman dilimini kapsamaktadır. Bu zaman diliminde Anadolu’daki Yahudi izleri mezar taşları, yazıtlar, sinagoglar kısacası ulaşabildiğimiz material kültür kalıntıları eşliğinde sunulmaktadır. Serginin merkezinde de topraklarımızda bugüne kadar ortaya çıkartılmış sinagog ya da olası sinagog diyebileceğimiz beş adet yapı ile ilgili hazırlamış olduğumuz çalışmalar bulunmaktadır. Bu yapılar Sardes, Andriake ve Priene Sinagogları, Milet ve Limyra olası sinagog yapılarıdır. Sözkonusu yapılara ait restitüsyon çalışmaları, kimi zaman kazı başkanları kimi zaman da ilgili yapı üzerinde çalışmış ya da çalışmakta olan bilim insanları ile paylaşılmıştır. Verdikleri bilgiler ışığında, yapılara nihai şekilleri verilmiş, üçboyutlu görseller ve animasyonlar olarak sizlerle paylaşılmıştır. Burada sergimize değerli görüşleri ile katkıda bulunan bilim insanlarını; Sardes Sinagogu için Prof. Dr. Nicholas D. Cahill ve Prof. Dr. Andrew Seager, Limyra Olası Sinagogu için, Mag. Dr. Martin Seyer, Miletus Olası Sinagogu için Prof. Dr. Christof Berns, Priene Sinagogu için Jun. Prof. Dr. Nadin Burkhardt, Andriace Sinagogu için Prof. Dr. Nevzat Çevik ve Bilim Danışmanı, Dr. Siren Bora; anmak istiyorum.



- Sizi böyle bir sergi hazırlamaya iten etkenler neler oldu?
Yüksek lisans tezimde Phaselis Küçük Hamam yapısı ve Latrinasının restitüsyonları konusunda çalışmıştım. Sinagog yapılarına her zaman bir ilgim vardı ve ilk olarak bu tip çalışmaların antik dönem sinagog yapıları için de yapılmasının yapıların algılanması açısından çok faydalı olacağı düşüncesi ile araştırmaya başladım. Araştırmam sırasında Yahudi köklerimin de 500 yıl değil çok daha eskilere dayandığını gördüm ve bunu bir sergi ile paylaşmak istedim. Aldığım ve devam eden eğitimlerimde beni böyle bir sergi yapmaya yöneltti.

- Arkeolojik kazılar bize Anadolu’daki Yahudi tarihi hakkında ne gibi yeni bilgiler sundu? Yahudiliğin Anadolu’daki tarihine dair yaygın bilinen yanlışları çürütebildi mi?
Hem hocalarımız hem de kazı ekibinde bulunan pek çok farklı disiplinden uzman ve öğrenci arkadaşımız, her sene inanılmaz bir özveri ile yapılan arkeolojik kazılarda bilim dünyasına katkı sağlamaktadır. Geçen yıllara kadar çoğumuz için Anadolu topraklarındaki “misafir”liğimiz 530 yıl öncesine 1492’den sonrasına tarihlenmekte idi. Ancak bugüne kadar yapılan kazı çalışmalarından öğrendik ki, Anadolu’daki Yahudi varlığı izleri MÖ V. yüzyıla kadar takip edilebilmektedir. Kazılar devam ettiği sürece bizleri yeni bilgilerle buluşturacaklar.



- Sizce araştırmalarda eksik kalan noktalar var mı?

İmkanlar sağlansa ileride ne gibi çalışmalar yapılmalıdır?
Arkeolojik kazı çalışmaları sonrasında kazı alanında bulunan maddi kültür kalıntıları ilgili müzeye teslim edilmektedir. Ancak bu aşamadan sonra teslim edilen eser ile ilgili çalışılması zaman almaktadır. Buna müzelerdeki yoğun iş temposu, Yahudi varlığı özelinde bakarsak konu ile ilgili uzman yetersizliği gibi pek çok şey sebep olmaktadır. Yahudi varlığı konusunda çalışmak daha çok bilim insanının ilgisini çekerse belki bu sorun daha kolay çözüme ulaşabilir. Bu sayede de yeni bilgiler bizlerle buluşur ve bilim dünyasına katkı sağlayabilir.



- Sergiye paralle olarak hazırlanan "Taşlara Kazınan Yahudi Kimliği" kitabının içeriğinden de kısaca bahsedebilir misiniz?
Taşlara Kazınan Yahudi Kimliği kitabının merkezinde sergi paftaları yer almaktadır. Kitabımız, editörümüz 500.Yıl Vakfı Başkanı Sn. Silvyo Ovadya’nın hazırlamış olduğu bir sunuş yazısı ile başlamakta, benim hazırlamış olduğum serginin tarihçesinin aktarıldığı yazım ve sergi paftaları ile devam etmektedir. Sergi paftaları sonrasında da sırası ile Dr. Siren Bora’nın Anadolu’da Yahudiler-Başlangıç, Dr.İnci Türkoğulu’nun Eski Çağda Anadolu’da Sinagog Mimarisi, Prof.Dr. Nicholas D.Cahill’in Sardis ve Sinagogu, Prof.Dr. Nevzat Çevik’in Myra ve Limanı Andriake ve Anadolu Akdenizi’nin İlk Sinagogu, Dr. Martin Seyer’in Limyra’nın Yahudi Yapısı, Prof.Dr.Christof Berns’in Miletus-Palatia, Prof.Dr. Nadin Burkhardt’ın Priene Antik Sinagogu makaleleri yer almaktadır. Yukarıda isimleri olan bilim insanları Yahudilik ve sinagog mimarisi konusunda çok değerli ve uzman isimlerdir. Onların da destek ve katkıları sayesinde hem sergi hem de kitap Anadolu’daki Yahudi varlığının izleri konusunda oldukça detaylı bilgiye ulaşmamıza katkı sağlamaktadır. Kazı çalışmaları devam ettikçe ulaşacağımız daha pek çok yeni bilgi olacaktır. Kitabın Anadolu’daki Yahudi kimliğini ve sinagog mimarisini merak eden akademisyen, turizm profesyonelleri ve antik kent gezginlerinin ilgi alanına gireceğini ümit etmekteyim. Özellikle yapılara ait hazırlanmış olan restitüsyonların üçboyutlu görseller ile birlikte sunulması, günümüzde yaygın olarak gündeme getirilen digital arkeoloji meraklılarının da ilgisini çekecektir. Bu üçboyutlu görseller yapının olduğu alana gidildiğinde de yapıyı daha kolay anlamamıza yardımcı olacaktır.

- Röportajımızın sonunda Anadolu Din ve İnançları Platformu takipçileri ile neler paylaşmak istersiniz?
Son olarak, size inanan insanlar olmadan tek başınıza bir şeyler başarmak pek mümkün olmuyor, bu vesile ile bana bu şansı veren, bana inanan Emel Benbasat’a, serginin isim babası Alberto Modiano’ya, onlar olmasa ne serginin ne de kitabın hayata geçmesinin neredeyse imkânsız olacağını bildiğim, başta 500. Yıl Türk Müsevileri Müzesi Vakıf Başkanı Silvyo Ovadya, müze müdürümüz Nisya Allovi’ye olmak üzere tüm vakıf yönetim kurulu üyelerine çok teşekkür ederim. Umudum odur ki, bu çalışma sayesinde henüz bizlerle buluşma şansı bulamayan Yahudi varlığı izlerine ulaşalım ve sonraki sergimizde Türkiye mozaiğine yepyeni keşifler ile katkı sağlayalım.



Çiğdem Öner İ.T.Ü. Mimarlık Fakültesi’nden 1988 yılında mezun oldu. 1989-2014 yılları arasında aktif olarak mimarlık yaptı. Emekli olduktan sonra eğitim hayatına geri döndü. İlk olarak Akdeniz Üniversitesi, Akdeniz Uygarlıkları Araştırma Enstitüsü, Akdeniz Eskiçağ Araştırmaları Anabilim Dalı’nda 2015-2018 yılları arasında yüksek lisans eğitimini tamamladı. 2018 yılından bu yana aynı bölümde doktora eğitimimi sürdürmektedir. Çiğdem Öner yine Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü son sınıf öğrencisidir. Eğitim sürecine paralel olarak 2015 yılında başlayan Phaselis Antik Kenti Yüzey Araştırması ve Kazısında Mimar-Heyet Üyeliği, 2022 Eylül ayı itibari ile devam etmektedir. Öner, yüksek lisans ve doktora eğitimleri devam ederken Anadolu Üniversitesi, Açıköğretim Fakültesi Kültürel Miras ve Turizm ile Coğrafi Bilgi Sistemleri bölümlerini bitirdi. Aynı okulun Fotoğrafçılık ve Kameramanlık bölümüne devam etmektedir. Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu’na kayıtlı 1 yıldız dalış eğitmeni olan Çiğdem Öner 1989 yılından beri sualtı sporu ile ilgilenmektedir. "Baba tarafımdan Alevilik, anne tarafımdan hem Yahudilik hem de Sünnilik inançlarının keyifle ve saygıyla iç içe yaşandığı Türkiye mozaiği bir aileden gelmekteyim" diyen Çiğdem Öner kendisini "Seferad Yahudisi" olarak tanımlamaktadır.